Bu Çocukların, Onlara Çok Gördüğünüz İphone Teknolojisini Geliştiriyor Olması Lazım
Şu sokak röportajı videolarından birisini izliyorum. Yine, zannediyorum altmışlarında bir bey, kendisiyle röportaj yapılan bir gencin haklı sitemlerle ve isabetli analizlerle dolu konuşmasını bölüp “çıkar telefonunu”na yakın bir müdahaleyle “sen ayfon (iphone) çocuğusun” deyiverdi.
Bu sokak röportajlarına müdahale eden amca (gençler dayı diyor) tipolojisini biz kadınlar aslında gayet iyi tanıyoruz. Biz onları tıknaz ve toksik erkekliklerinden tanıyoruz. Bilmedikleri meseleleri, konunun uzmanı kadınlara öğretme çabalarından, akl-ı selimi dümdüz edebilen tutarsız yorumlarından, işleyen herhangi bir mekanizmaya müdahale edip işlemez hale getirmelerinden tanıyoruz. Kendilerini küçücük hissettikleri her durumda, bu küçüklük hissini çevrelerine ödetebilmelerinden tanıyoruz. Bu tipoloji, bitmek tükenmek bilmeyen yetersizlik hissini gidermek için bir süredir yalnız kadınlara değil, gençlere de musallat.
Bahsi geçen röportajda da, kendisine müdahale edilen siyaset bilimi mezunu genç, tam da buna işaret ediyor. Müdahale eden beyin bilgisizliğine ve cahilliğine vurgu yapıyor. Lakin bunu söylerken ilk itirazı da telefonunun iphone olmadığını göstermek oluyor.
Ve gençler bir süredir yanlarında, böyle dayılara göstermek için takoz telefon taşıyorlar.
Tahayyül ve muhayyile konularında yazıp çiziyorum bir süredir. Hatta bu konuda büyükçe bir projenin de yürütücüsüyüm. Muhayyile, tarihsel, sosyal ve ekonomik parametrelerle belirlenen bir dağarcıktır aslında. Bunu uzun uzun anlatmak isterim fakat şu örnekle devam edecek olursak, iphone’un lüks tüketim ve hatta borca girilerek alınan heves olarak kodlanmış olması, sosyo-ekonomik şartların dayattığı bir muhayyiledir. Bambaşka bir coğrafyada, bambaşka şartlarda (mesela bir iphone edinmenin taksit şartları vs sayesinde maaşınızda çok belirgin bir eksilmeye sebep olmadığı şartlarda), iphone edinip edinmeme sadece aletin ihtiyaçlarınızı karşılayıp karşılamamasıyla belirlenecekti. Yani iphone’un lüks tüketim sayılması da, bu yüzden bir prestij referansı sayılması da aynı sosyo ekonomik parametrelerin sonucu.
Muhayyilemizi biraz kritiğe tabi tutarsak, aslında şunu sormak da mümkün: Bizim, gençlerin elindeki teknolojik aletleri çok görmemiz değil, bilakis, yetersiz görmemiz gerekmez mi? Benim videodaki sahneye atlayasım, ve o müdahale eden beye “bu gençlerin o çok gördüğün teknolojiyi geliştiriyor olması gerekirdi” diyesim geldi. Değişen dünya ile ilişki kurabilmek için gerekli onca teknolojiden, yeni sosyal deneyimlerden, teknolojinin sağladığı üretim pratiklerinden ve tüm bunları birbirine bağlayan yeni düşünme şekillerinin dışında kalmamak için iphoneların, tabletlerin, hatta bilgisayar oyunlarının, avatarların, yapay zekanın, robotların ve metaverse’lerin hepsinden haberdar olmaları, bunları geliştirecek derecede haberdar olmaları gerekmekte. Ve fakat biz bunların en iptidai olanını bile şımarıklık ve lüks alameti olarak algılamakta ısrar eden bir eski jenerasyonla karşı karşıyayız. Sokaklarda, ülkedeki sıkışmışlık hissinden dem vuran her genci şükürsüzlük ile itham etmeye hazır bir güruh var.
Bu noktada, iki mühim ve kaçınılmaz soru kümesi ortaya çıkıyor. İlk soru kümesi, gençlerin ve gençliğin anlamına dair: 1) Türkiye bağlamında ve muhayyilesinde için gençler ne ifade ediyor? Onlara dair ufkumuz nedir? Gençler, genel kategori olarak, toplumsal muhayyilemizde nasıl bir sosyal anlam taşıyor? Yetişkinlerin uzantısı mı, topluma katma değer mi, sürekli terbiye ve kontrol edilmesi gereken bir tekinsiz insan topluluğu mu? 2) Diğer soru kümesi de, benim nezdimde, aslında çok mikro seviyede yansımalarını görüp sorgulayabileceğimiz haklar meselesi. Dünyaya getirilen evlatların, ve onların bir tık büyük halleri gençlerin, üzerimizdeki hakları nelerdir? Mikro seviye derken, mesela anne-baba hakkını konuşma sıklığını düşündüğümüzde, anne-babanın çocuğu üzerine hakları ve borçları meselesinin ne kadar konuşulmadığı, haklar meselesine dair düşünme pratiklerimizin ne kadar dengesiz dağıldığının göstergesi.
Dünya bir süredir gençlerin haklarını konuşuyor. Genç nesil, kendilerine bırakılan, tüketilmiş dünyaya bakarak kendilerinden önceki jenerasyonların verdiği zararın hesabını soruyor. Bizim, Türkiye’deki gençlere borcumuz sadece politik ve ekonomik vaziyetin aldığı hal ile değil, aynı zamanda onlara dair kurguladığımız, yahut layık gördüğümüz ufuk iledir.
Ben o dayılardan birisine denk gelemedim. Siz denk gelirseniz, benim boğazıma düğümlenen bu cümleyi söyleyiniz: Bu çocukların, onlara çok gördüğünüz iphone teknolojisini geliştiriyor olması lazımdı.